Bugün sizlere sınav haftasından dolayı zaman bulamayıp geciktirdiğim İngiltere maceramı anlatacağım. Ben geçtiğimiz yaz EF dil okulu ile Oxford'daydım. 5 Temmuz dan 20 Ağustosa kadar orada kaldım. İlk yurtdışı deneyimimin verdiği heycanın yanı sıra bu deneyimi tek başıma yaşayacak olmam bana ayrı bir karın ağrısı vermişti.
Havaalanına gitmek için evden 05:00 de çıktım. Uçuşum THY ile saat 08:00 deydi. 4 saatlik yolculuktan sonra kendimi pasaport kontrolünden geçerken buldum.
Okulun ilk günü Whatsapp Oxford grubundan tanıştığım arkadaşlarımla takıldım, sonra yeni gelen öğrencilere şehri tanıtmak için yapılan bir turua katıldım ve bir sürü yeni insanlarla tanıştım. Gelelim Oxford'a, çok sakin ve nezih bir şehirin yanı sıra tam bir öğrenci şehri. Yaz olmasına rağmen etrafta çok fazla öğrenci görmeniz mümkün. Hizmet sektörünün pek gelişmiş olduğunu söyleyemem. Mağazalar saat 18:00 itibari ile kapanıyor, aynı şekilde marketlerde. Geç saatlere kadar açık olan en fazla 2 ya da 3 tekel bulabilirsiniz. Kampüsün Londra'ya 2 saat uzaklıkta olmasından ve otobüs biletlerinin fiyatlarından dolayı sürekli gitmeniz mümkün olmuyor. Genelde arkadaşlarımla birlikte haftasonu gitmeyi tercih ediyorduk. Zamandan kazanmak için sabah erken saatte yola çıkıyorduk ki hem alışveriş yapalım hem de Londrayı gezelim. Londra diyince aklıma gelen ilk şey çok pahalı olmasıydı. Kıyafetten yemeğe hatta suyun bile Türkiye'ye göre gereksiz pahalı olduğunu söyleyebilirim. Zara,Victoria's Secret ve H&M gibi ünlü mağazalarda hem fazla çeşit yoktu hemde fiyatları Türkiye'ye oranla daha yüksekti.